Ben sana mektup yazmak isterim. Ama bildiğin şekilde. Yani kalem kağıt. Öyle telefonla, bilgisayarla değil. Düz beyaz bi kağıda. Renkli, şekilli, kokulu değil. Düz olduğu için çizgisini tutturamayıp, sağ üste yamuk bi şekilde. Bazı yerlerde vazgeçtiğim için, üstü karalanmış kelimelerle.
Hatta süslü cümlelerle doldurmak isteyip, ama beceremeyip içten samimi günlük kelimelerle. Haa bilirsin ben süslü ve afili yazabilirim belki ama, samimiyetini kaybetmesini istemem.
Hatta ne postayla, ne bi başkasıyla göndermek isterim. Kendim vermek isterim. Ama elden değil, gizlice kapına bırakıp kaçarak. Öyle afili bi zarfta değil, renkli veya tuhaf şekilli değil. Klasik beyaz, dikdörtgen. Kapağı içine sokulmuş, yapıştırılmamış yani.
İçinde ne mi yazar? Bilmiyorum. O an aklıma ne gelirse. Sadece yazabileyim yeter.
Belki yazamıcam. Belki yazıcam ama veremicem. Belki vericem ama okuyamıcan. Belki, okucan ama umursamayıp çöpe atıcan. Belki, bu yazdıklarım mektubun ta kendisi olacak ...
1304/17.08.2014
Resim: https://www.mtholyoke.edu/~dalbino/letters/elizabeth.html