Gelişigüzel Hikayeler: Yas


O kadar gürültüden sonraki sessizlik.  Rahatsız eden bu belki de. Ya da konuşabiliyorken, şimdi hiçbir şey söyleyememek. Sessizliğin gürültüden ve söylememenin konuşmaktan daha sağlıklı olduğunu görmezden gelmek. Alışkanlık en güçlü zehir. Bırakmaya çalışmak ise nafile. 

Çaresizlik, zamana bırakmak. Sanki bir şeyler için sabrediyormuşcasına, ummak. Halbuki beklediğin şey sadece, unutmak. Lekesiz aklın sonsuz ışığı hesabı. Silmek. Formatlamak. Hastalıklı umudun, klasik finali. Ölümü. 

Uyumak. Saatlerce. Rüyalarında hep aynı şeyi göreceğini bile bile umarsızca uyumak. Uyanmak. Artık başka bir hayatta yaşadığını hatırlamak. O tokatı yemek. Paralel bir evrende olduğuna kanaat getirmek. Ve her gece, o vatoz gibi yapışan cümlelerle tekrar uyumak. Herşeyin bir kabustan ibaret olması umuduyla, tekrar uyanmak. Gerçeğin duvarına çarpmak.

Aynı yere, dönüp dönüp bir daha bakmak. Üç noktanın cümleye dönüşmesini beklemek. Üstelik noktalardan ikisinin kaybolduğuna inanmamak. Her geçen gün, her geçen saat. Hatta dakika, belki de saniye. Sonra bir şekilde, kendini ikna edip, sayfaların hepsini bir bir yakmak. Reddetmek, yok saymak. Ve bastırmak.

Acı çektiğini düşünmek. Sanki sana birilerinin garezi varmış gibi paranoyaklaşmak. Sanki dünyanın bütün ağırlığını sana verdiklerini sanmak. Üstelik anlattığın gelişigüzel hikayelerdeki karakterlerin, hiç te o kadar değerli olmadıklarını anlamadan. Kendi aklında yazdığını, oynadığını ve bitirdiğini biliyor olmana rağmen.

Çok zamanlar boyunca beslediğin ruhun intiharını izlemek.

Bir ölümün yasını tutmak.

1294/21.05.2014


Resim; http://www.habermedya.com/21-aralik-yaklastikca-bos-mezarin-basina-geliyorlar/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.